Tarih

Atatürk Dönemi Türkiye (1921-1938)

Türk tarihi için en keskin dönüşlerden birisi hiç şüphesiz ülkemizin kuruluşudur. Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Sevr Antlaşması’nın ucundan dönen Türkiye, bir direniş hareketine başlamış ve 3 yıl gibi kısa bir süre içerisinde örgütlenmiş, savaşmış ve kazanmıştı. Bunun ardından Mustafa Kemal Atatürk, ülkenin cumhurbaşkanı olmuş ve birçok yenilikçi adım atarak ülkeyi ileri götürmeyi görev edinmişti. Peki Atatürk döneminde ülkede neler oldu? 

Sakarya Zaferi

Sakarya Zaferi, yeni kurulacak Türk Devleti için en önemli galibiyetlerden birisiydi. Bu galibiyetle, başta İngiltere, Yunanistan ve tüm dünya karşılarında tam bağımsızlığı hedefleyen bir ülke olduğunu tam olarak kavramıştı. Bu ülkenin başkanının da kim olduğu belli olmuştu. Bunu belirtmekte fayda var çünkü o dönemde Atatürk’ün otoritesini sarsmaya hazırlanan bir Enver Paşa vardı. Kimine göre vatan sevgisinden kimine göre de hırsından, Atatürk’ün olası bir başarısızlık anında komutayı ele almayı bekliyordu Enver Paşa. O sırada Atatürk’ün yanında bulunan kişiler arasında da eski İttihat ve Terakki üyelerinin olması Enver Paşa’nın elini güçlendiriyordu. Tabii Sakarya Zaferiyle bu ihtimal ortadan kalkmıştı. Sakarya Zaferiyle tekrar bir umut doğmuştu. Atatürk bir barış yolu arıyordu. İşgal kuvvetleri ise bu mağlubiyeti sindirememişti ve geri çekilmek konusunda da aceleci değildi. Ancak, Atatürk de elindekiyle yetinecek değildi. 

Sakarya Zaferi (13 Eylül 1921)
Sakarya Zaferi (13 Eylül 1921)

Avrupa belli anlaşma adımları atmıştı ama sundukları şartlar yeterli değildi. Ne tam olarak istenen sınırlar çiziliyordu ne de kalıcı bir çözüm vardı. TBMM bu anlaşmaları reddetti. Bu sırada Yunanlıların İzmir’de İonia adında bir devlet kurduğunu açıklaması da Atatürk’ün sabrını zorluyordu. Bu sessizlik sürecinde Sultan Vahdettin’in İngilizlerle görüştüğünü de gizli kaynaklardan öğreniyoruz. Sina Akşin bunu “Kısa Türkiye Tarihi” adlı kitabında şöyle anlatıyor: “Görüşmede Vahdettin şöyle konuşmuştur: ‘Barışı yasal bir hükûmetle mi, yoksa bir ihtilal örgütüyle mi yapacaksınız? Biz Ankara’nın kabul etmeyeceği şartlarda barış yapmaya hazırız.’”

Vahdettin Yunanlıların ülkeden çekilip var olan toprakların da İstanbul Hükûmeti’ne bırakılmasını ve bunun yanında para ile silah yardımı da istedi. 

Büyük Taarruz, Mudanya Mütarekesi ve Saltanatın Kaldırılması

Daha önce belirttiğimiz gibi Sakarya bir son değildi ama büyük bir adımdı. Sakarya Zaferi’nin ışığında Büyük Taarruz ile kesin bir sonuca ulaşıldı ve İngiltere ile Yunanistan’ın elinde pek bir çözüm kalmamıştı. Yunanistan, Rum halkının bir kısmını da yanına alarak ülkeyi terk ederken geride bıraktıkları toprakları yakarak ayrıldılar. Bu çok acı olmakla birlikte, o zaman için atlatılabilir bir hasardı. 

Sonunda bağımsızlık kazanılmıştı. Tabii bir de masada kazanmak lazımdı. İsmet Paşa, Ankara Hükûmeti’ni temsilen Mudanya Mütarekesi’ne gönderilmişti. Amacı, Atatürk’ün belirlediği bağımsızlık şartlarını birebir sağlamaktı. Bu görüşmeler o kadar rahat geçmedi. İngilizler diretiyordu ancak İsmet Paşa da ustalıkla masada ikinci bir savaş vermişti. Bu da işleri Lozan’a götürmeye yetmişti.

Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923)
Lozan Antlaşması (24 Temmuz 1923)

Bunun yanında, Türkiye kurulurken Osmanlı kesin olarak bitmişti. Atatürk, saltanatı kaldırarak o ana kadar ustalıkla sürdürdüğü siyasetin meyvesini almıştı. Artık yönetim TBMM’deydi. Cumhuriyet yolunda büyük bir adımdı bu. Padişahlık bitmişti ancak sultanlık sürüyordu. Elbette bu da sonradan çözülecekti.

Lozan Barış Antlaşması 

Bu görüşmeler de tıpkı Mudanya’daki gibi zor geçecekti. Yine İsmet Paşa katılıyordu ve amacı aynıydı. İngiliz temsilci değişmişti. Yaklaşımı da Mudanya’ya göre daha yumuşaktı ancak hâlâ kolayca bırakmıyorlardı. İsmet Paşa bir müzakere üstadıydı. Gerçekten İngilizleri yıldırıyordu. Ültimatomlar veriyor, süreci uzatıyordu. En sonunda anlaşma, büyük ölçüde Türkiye’nin istediği şekilde sonuçlandı. Atatürk’ün doğrudan doğruya isteyip de alamadığı tek yer de Hatay olarak kalmıştı. Ne yazık ki o konu karmaşıktı. Elbette bugünkü Suriye sınırları içerisinde de istenen yerler vardı ama o kadarından feragat edilebilirdi. 

Sonuç itibariyle, Türkiye; ekonomik, askeri, politik ve kültürel anlamda bağımsız bir devletti. 

Atatürk için yol çok uzundu. Herkes bitti sanırken o her şeyin yeni başladığını biliyordu. Bu sebeple, daha Lozan Barış Antlaşması imzalanmadan önce İzmir İktisat Kongresi’ni düzenlemiş ve ekonomik atılımları orada planlamıştı.

Cumhuriyetin İlanı ve Hilafetin Kaldırılması

İmzaların atılmasıyla Türkiye resmen kurulmuştu ancak hâlâ yönetim şekli net olarak belirlenmemişti. Saltanat kalkmıştı evet ancak şimdi sırada ne vardı? Atatürk için cevap daha Samsun’a ayak basmadan bile netti ancak bunu 4 sene boyunca yalnızca çok az sayıda insana açıklamıştı. Saltanatı kaldırdığında bile çoğu kişi yerine cumhuriyet geleceğini bilmiyordu. Atatürk, önce TBMM içerisinde birçok ayarlama yaptırdı ve bunlar, milletvekilliği esaslarından tutun seçim şartlarına kadar her şeyi düzenledi. 

Sonuçta Atatürk bu kadar başarıya rağmen hâlâ bazı konularda istediği şeyleri sağlayamamıştı. Silah arkadaşı Rauf Orbay bile halifeliğin kaldırılmasını yanlış bulacaktı. Yani henüz Atatürk’ün istediği kafa yapısı oluşmamıştı. O nedenle, bu düzenlemelerin ardından Atatürk çok bekletmeden 29 Ekim 1923’te cumhuriyeti ilan etmişti. 

cumhuriyetin ilani2

Normal şartlarda Atatürk, hilafeti kaldırmak için acele etmeyebilirdi. Sonuçta insanların din ile doğrudan bağlandığı bir kavramdı ancak halife de sakin kalmıyordu. Milleti, Atatürk’ün devrimlerine karşı örgütlüyor, daha fazla ödenek istiyor ve cumhuriyeti kötülüyordu. Yeni kurulan düzenin böyle hamlelerle yara alması Atatürk gözünde kabul edilebilir değildi. Bu şartlar nedeniyle Atatürk, ordunun da desteğini alarak 3 Mart 1924’te hilafeti kaldırdı ve Osmanlı hanedanını da sınır dışı etti. Bunu tam bir laikleşme süreci izledi. Medreseler, tekke ve zaviyeler kapatıldı. Bunlar yerine Diyanet İşleri kuruldu. 

Çok Partili Rejim Denemesi

Atatürk, vizyoner bir liderdi. Türkiye’nin her alanda aydınlanmasını ve ilerlemesini istiyordu. Eş tercihini bile ülkesinin iyiliğine göre vermişti. Cumhuriyetin gerekliliği olan hiçbir şeyi atlamak istemiyordu. 1924 anayasası ile beraber mümkün kılınan çok partili bir siyasi yaşamı da geciktirmeden getirmek istiyordu. Zaten muhalefet olmaya hazır gruplar da vardı. Bu grupların başında da Atatürk ile beraber bağımsızlık için savaşan arkadaşları vardı: Kazım Karabekir, Rauf Orbay, Refet Bele ve Ali Fuat Cebesoy. Bu isimler hem Atatürk’ün onlara sormadan hareket ettiğine inanıyorlardı hem de artık ideolojik farklılıklar yaşıyorlardı. 

Reklam

Ataturk Donemi Turkiye 2

Bu nedenlerle, Cumhuriyet Halk Fırkası’ndan ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdular. Bu parti, CHF’nin tam zıttı yönde ilerliyordu. Sonuçta CHF’ye oy verenleri kendine çekmek de bir seçenek olsa bile karşılarında bulunan herkesi kendinde toplamak daha öncelikliydi. Bunu yaparken biraz saldırgan bir politika izlendiği barizdir. Öyle ki bu durum Şeyh Sait Ayaklanması ile sonuçlanmıştır.

Şeyh Sait Ayaklanması

Ayaklanma Bingöl’de başladı ancak hızla yayıldı. Muhafazakâr kesim, laikleşme yolunda atılan adımlardan rahatsızdı. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın sunduğu eleştiriler de bu rahatsızlıkları körüklemişti. İsyanın bu denli büyümesi biraz da dönemin başbakanı Fethi Okyar’ın da ihmaliyle hız kazandı. Fethi Okyar ilk başta bu isyanı ciddiye almamıştı. Hâl böyle olunca Atatürk, Fethi Okyar yerine İsmet İnönü’yü başbakan yaptı. Bu olayın ardından Takrir-i Sükûn kabul edildi ve hükûmetin yetkileri genişletildi. Ayrıca, İstiklal Mahkemeleri kurularak asayişin sağlanması amaçlandı. Sonuç olarak, 31 Mayıs 1925’te isyan bastırıldı. Hemen ardına da 3 Haziran’da Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası kapatıldı. Şeyh Sait İsyanı büyük bir isyandı ve doğrudan halifelik adına yapılan bir isyandı. Bunun neden bu kadar büyük bir sorun olduğu da barizdir. 

Devrimler

Atatürk, bu ayaklanmayla beraber yavaşlamak yerine hızlandı. Ayaklanma bastırılır bastırılmaz Şapka Devrimi (1925), Medeni Kanun’un Kabulü (1926) ve Harf Devrimi (1928) gibi büyük devrimler yapıldı. Tam anlamıyla yaşam değişiyordu. Artık çağdaş giyinen bir toplum yapısı kuruluyordu ve halkın okuma yazma bilme oranı arttırılıyordu. 

Ataturk Harf Devrimi
Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)

Bu devrimler ve ilerlemeler birçok kesimde olumlu karşılansa da muhafazakârlar için öyle değildi. 1926’da Atatürk’ün İzmir ziyareti sırasında, içinde eski Terakkiperverlilerin de olduğu bir örgüt, suikast denemesinde bulundu ama başarısız oldular. Kazım Paşa dâhil birçok isim tutuklandı ancak araya İsmet İnönü ve Atatürk’ün girmesiyle Kazım Paşa gibi güvenilir isimler serbest kaldı. 

Ayrıca Atatürk 1927 yılında, yine gelecek nesilleri düşünerek Samsun’a çıkışından başlayan olayları detaylıca kaleme aldığı Nutuk’u yazmıştır. 

Kısaca Dış Siyaset

Atatürk, Türkiye’yi kurduğu ilk andan itibaren tamamen barış odaklı bir politika geliştirdi. Asıl savaşı içerideydi. Atatürk, daha 1920’de boğaz boğaza oldukları Yunanistan ile dostluklar kurmuştu. Roosevelt ile mektuplaşıyordu. Tüm komşuları ile anlaşmalar kuruyordu. Fakat tabii ki temkinli davranıyordu ve ileri görüşlüydü. Yaklaşan savaşı belki en önce o sezmişti. Bu yüzden paktlar imzalamıştı. Olası bir savaşta Türkiye’nin zora düşmemesi için Balkan Paktı’nı hazırlamıştı ve arası gergin görünen devletleri aynı safta toplamaya çabalamıştı. O, yaklaşan dünya savaşını ve faşist hareketleri görüyordu. 

2. Çok Parti Girişimi ve Halkodaları

Atatürk, Şeyh Sait İsyanı’nın üstünden 5 yıl geçtikten sonra yeniden cumhuriyetin gereğini yerine getirmek istemişti. Muhafazakâr kesim de yatışmıştı. Artık vakti olabilir diye düşünmüştü. Atatürk, bir cumhurbaşkanı olarak tarafsız olacağı sözünü vererek ikinci bir parti kurulmasını destekledi. Hatta CHF içinden milletvekilleri ile kardeşi Makbule Hanım’ın da yeni fırkaya geçmesini istedi ve bu ışıkta Serbest Fırka kuruldu. Atatürk bu sefer daha kontrollü bir yapı istiyordu. Serbest Fırka’dan yönetim düzeni ve devrimlere karışmadan, iktisadi alanda tartışmalar yapmasını bekliyordu. Ancak 12 Ağustos 1930’da kurulan bu partinin ömrü de uzun olmayacaktı. 1929 Dünya Ekonomik Buhranı sonrası bu partinin kurulması da yardımcı olmadı. Serbest Fırka da bu ekonomik bunalımı siyasetinde kullanınca Fethi Okyar 17 Kasım 1930’da fırkayı kapadı. 

Burada korkulan şey tıpkı Şeyh Sait olayındaki gibi bir isyandı. Öyle de oldu. Menemen’de halk bir cami etrafında toplanarak isyan konuşmaları yaptı. Bu sırada olay yerine gelen Asteğmen Fehmi Kubilay, isyancılar tarafından öldürüldü. Bu isyan hızla bastırılsa da Atatürk bu durumdan çok etkilenmişti. Yeniden sıkıyönetim ilan edildi. Atatürk bu sefer çok partili rejimin bir süre mümkün olmayacağından emindi. Nitekim 1945’e kadar da bir daha anılmayacaktı.

Mustafa Fehmi Kubilay
Mustafa Fehmi Kubilay (1906-1930)

 

Atatürk bu olaydan hemen sonra halkevlerini ve halkodalarını kurdu. Bazı gerici ocakları kapattı. Bu şekilde kültürel olarak çağdaşlaşmayı amaçladı. Bunun yanında Atatürk bu zamandan sonra tamamen Türk Tarihi, Türk Dili ve Türk Kültürü için çabalamaya başladı. Zaten 1932 sonrası daha sessiz bir hayatı olacaktı. Yalnızca kurduğu Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu ile ilgileniyordu.

Bu sırada alkolü ve sigarayı oldukça arttırmıştı. Eski dostları ile de bir bir barışmayı amaçlıyordu. Bu çağrıya en hızlı dönen Ali Fuat Cebesoy oldu. Uzun zamandır kavgalı olan dostlar artık yan yana geliyordu. Bu konuyla ilgili daha detaylı bilgi edinmek isterseniz Paşaların Kavgası yazımızı inceleyebilirsiniz.

Atatürk özellikle 1934’ten sonra devlet meselelerinden uzaklaşarak kültürel çalışmalara odaklanmıştı ve zaten çok geçmeden de hastalığı ile tanışmak durumunda kalacaktı. Bu olurken bile Atatürk boş durmamış ve kalan son hedefi olan Hatay meselesini halletmek için çabalamıştı. Hasta hasta Adana’ya gitmiş ve güçlü bir görüntü çizmişti. Atatürk Hatay’ın tam olarak Türkiye’ye katılışını göremese de bunun için atılan en somut adımı görmüştü.

Anitkabir

Görüyoruz ki Atatürk, 57 yıllık hayatının tamamını vatanı için çabalayarak geçirmişti. Öyle ki Türkiye Cumhuriyeti’ni kurar kurmaz daha 40’lı yaşlarının başında olan Atatürk arka arkaya iki kalp krizi geçirmişti. Cepheden kalan bir akciğer ve böbrek sorunu vardı. Ardına eklenen stres ile artan alkol ve sigara da son darbeyi vurmuştu. Tüm bu sağlık sorunlarına rağmen, Atatürk dönemi, bağımsızlık mücadeleleri ve kültürel atılımlar ile geçmiş, sonunda arkasında tam bağımsız bir devlet bırakmıştı.

Kaynakça ve İleri Okuma

Akşin, Sina. “Kısa Türkiye Tarihi (26. Basım).” Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul (2019).

AKÇAKAYALIOĞLU, Cihat. “Atatürk ve Türk Kurtuluş Savaşı.” Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi 9.25 (1992): 37-66.

Hayta, N., & Belenli, T. (2016). Milli Mücadele Dönemi’nde Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti tarafından uygulanan sosyal politikalar. Belleten, 80(287), 279–306. https://doi.org/10.37879/belleten.2016.279

Holosen. (2022, November 24). M. KEMAL ATATÜRK ve Modern Türkiye’nin Kuruluşu (1. Bölüm) [Video]. YouTube. https://www.youtube.com/watch?v=VTpEy9D9c64

Bize Destek Olmak İster Misiniz?

  • Dilerseniz Patreon hesabımız üzerinden bize aylık veya tek seferlik bağış yaparak destekte bulunabilirsiniz.

Bağış Yapmak İstiyorum!

Tufan Özdemir

Merhaba! Ben Tufan Özdemir. ODTÜ’de felsefe bölümü öğrencisiyim. Felsefe hayatın ve hayatımın büyük bir parçası oldu. Bu nedenle de bu sitedeki yazılarımın geneli felsefe üzerinedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu