Tarih

2. Dünya Savaşı

Dünya savaş tarihi pek çok kanlı savaşa, insanlık suçuna ve ilginç olaylara sahne olmuştur ama bunlar içerisinde 2. Dünya Savaşı gibisi yoktur. Kaldı ki bu savaştan 25 sene önce de tüm dünya aynısını 1. Dünya Savaşı için diyordu. O ana kadar tüm dünyanın gördüğü en kanlı savaş ne Fransa ile İngiltere arasında yıllarca süren bir savaştı ne de Osmanlı-Rus savaşlarıydı. Artık o rekorun sahibi İngiltere ve Almanya’nın başı çektiği 1. Dünya Savaşı’ydı. Yalnızca 27 sene sonrasında da bu rekor artık 2. Dünya Savaşı’nın olacaktı. Peki Almanya neredeyse tüm savunmasını kaybettiği bir savaştan yalnızca 20 sene sonra nasıl tüm dünyaya savaş açtı?

Hitler Nasıl Başa Geldi?

Az önce sorduğumuz sorunun cevabı Hitler olmadan anlatılamaz. Adolf Hitler, dünya tarihinin gördüğü en eli kanlı insan olabilir ve inanılamayacak kadar kan dondurucu suçlara imza atmıştır. Ancak kabul etmek gerekir ki, Hitler olmasaydı Almanya’nın o kadar ağır bir durumdan çıkması imkansızdı. Şimdi yeniden Almanya’nın Versay Antlaşması sonrası ne hale geldiğine bir bakalım. Almanya şüphesiz ki Avrupa ülkelerinin en bilendiği ülke haline gelmişti çünkü karşı blokta kendi ayakları üstünde rahatça duran tek ülkeydi, bir diğer deyişle tehlikeli görülebilecek tek ülkeydi. Dolayısıyla, İngiltere ve müttefikleri Almanya’yı silahsızlandıracak, yüklü bir savaş borcu ödetecek ve savunma amaçlı bile asker bulundurmasını ciddi anlamda kısıtlayacaktı. Komşusu konumundaki Avusturya-Macaristan dört farklı özerk ülke haline gelmişti ve Avusturya dışındakilerin hepsi İngiltere ve müttefikleri tarafından kollanıyordu. Bu da Almanya’nın dış ilişkiler kurmasını da engelliyordu. Kısacası yalnız bırakılmış, savunmasız kalmış ve ekonomik olarak çökmüştü.

2. Dunya Savasi

Bu şartlar altında Alman halkı fakirleşmişti ama kesinlikle askerî bir hayal peşine düşmemişti. Savaştan yorulan halkın tek derdi geçimini sağlamaktı. Yani şunu belirtmek isteriz ki birazdan paylaşacağımız isimlerin hayalleri Alman halkı ile paylaşılan ortak hayaller değildi.

1. Dünya Savaşı sonrası, Almanya’da milliyetçi topluluklar sıklıkla konuşmalar yapıyor ve halkı yeniden savaşmaya davet ediyordu. Bu toplulukların başını Alman şair ve yazar Dietrich Eckart çekiyordu. Eckart, o zamandan Aryan ırk denilen saf ırk olayına bağlanmış birisiydi. Aryan ırk dediğimiz şey aslında Alman halkının soyunun dayandığına inanılan bir ırk. Aslında Eckart’ın bu ırkı savunmasının nedeni de 1. Dünya Savaşı’nın kaybedilmesinin “kanı bozuk” Almanlar olduğuna inanmasıydı. Kısacası, eğer “gerçek” Almanlar aktifleşip diğer melezlerden ayrılırsa o zaman Almanya’nın şaha kalkacağını düşünüyordu ve bunun için şiir ve yazılarında bir kurtarıcıdan bahsediyordu. Onun “kurtarıcısını” ise Alman hükümetinin kendisi göndermiş oldu: Adolf Hitler.

Hitler savaş sırasında orta rütbeli bir askerdi. Savaşın sonlarına doğru bir hardal bombası nedeniyle hastaneye kaldırılmıştı ve savaşın sonucunu da hastanede öğrenmişti. Bu olaydan sonra canı oldukça sıkkın ve öfkeli olan Hitler, Alman hükümeti tarafından bu milliyetçi topluluğa ajanlık yapması için gönderilmişti. Hitler toplulukla vakit geçirdikçe hâlihazırda var olan düşüncelerine daha da sarıldı ve en sonunda Eckart ile yan yana gelerek Alman hükümetinden koptu. Zaman geçtikçe Eckart, kanatları altına aldığı ve cahil denebilecek Adolf’u eğitti ve üst tabaka insanlara konuşabilecek yetkinliğe ulaştırdı. En nihayetinde bu ekip Nazi Partisi’ni kurdu. Bu ekip oldukça faşist ve saldırgandı. Öyle ki, bir gün darbe yapıp Alman hükümetini devirmeye çalıştılar ancak başarısız oldular. Bunun sonucunda Hitler ve ekibi hapse düştü ve Eckart zaten birlikteliklerinin son döneminde koptuğu Hitler için, ‘elleriyle bir canavar yarattığını’ söyleyecek hale geldi.

Yalnızca 6 ay içerisinde içeriden çıkan Hitler, “Kavgam” kitabını yazdı ve Nazi Partisi ile arasına mesafe koydu. Bu dönem daha barışçıl bir politika benimseyen Hitler, bir yandan da Alman halkının en çok duymak istediği ekonomik vaatlerini sunmaya başladı. Bir dolu entrika sonrası Hitler başa gelmeyi başardı ve çok kısa sürede tüm rakiplerini etkisiz hale getirdi. Yıl 1935’i gösterdiğinde bu neredeyse 10 yıllık serüven sonucunda Hitler, Almanya’yı demir yumrukla yönetmeye başlamıştı. Kolluk kuvveti SS ve SA sokaklardaki anti nazi hareketini yok ediyordu ve Hitler de dış politikaya atılmaya başlamıştı.

Bu dönemde Hitler yavaş yavaş Versay Antlaşması’nı delecek hamleler yapıyordu. Bunlardan ilk kritik hamlesi, Almanya’nın asker bulundurmasının yasak olduğu Rhineland arazisine asker sokmak oldu. Ardından bunu Avusturya’nın ilhakı izledi. Ancak bu süreçlerde Almanya kimseye zarar vermediği için, daha doğrusu dış ülkelere zarar vermediği için, savaş istemeyen İngiltere ve Fransa bu duruma seyirci kaldılar.

İngiltere ve Fransa’nın bu tepkisizliğinin nedeni şunlarla özetlenebilir:

  • Almanya’nın ne ekonomik ne de askerî olarak güçlenebileceğine ihtimal vermemeleri
  • 1. Dünya Savaşı sonrası Avrupa ülkelerinin yeni bir savaş istememesi
  • Avusturya’nın ilhakı sırasında kan dökülmemiş olması
  • Özellikle İngiltere başbakanı olan Neville Chamberlain’in Hitler’in amaçlarını anlayamaması

Bu nedenler o dönemde silahlandırılmaması gereken bölgelerde Alman silahlanmasının ve Avusturya’nın ilhakının yankı uyandırmasını önledi ancak Hitler bunlarla yetinmedi. Çok geçmeden Rusya ile bir saldırmazlık anlaşması imzaladılar. Bu anlaşmaya göre, müttefik değillerdi ancak birbirlerine sataşmayacaklardı. Bu anlaşmanın asıl amacı hâlihazırda Avusturya-Macaristan’dan ayrılmış zayıf Polonya’yı paylaşmaktı. Tam ortadan ikiye bölerek doğu kesimi Rusya, batı kesimi Almanya alacaktı. Tabi bu ihtimali Avrupa ülkeleri anlamıştı ve Fransa-İngiltere ikilisi herhangi bir şekilde Polonya işgal edilirse Almanya’ya savaş açacaklarını belirtmişlerdi. Hitler bu ültimatomu ciddiye almamıştı çünkü İngiltere başbakanı Chamberlain’in bu konuda istekli olmadığını düşünüyordu o nedenle seve seve Polonya’yı işgal etmeye başladı. Bu şekilde 1 Eylül 1939’da Almanya’nın Polonya’yı işgaliyle 2. Dünya Savaşı başlamış oldu.

2. Dunya Savasi Basliyor

Savaşta Taraflar

Bu savaş, 1. Dünya Savaşı’nın aksine çok daha hazırlıksız başlamış bir savaş oldu. Saldıran taraf olan Almanya bile büyük bir savaşın geldiğini öngörmüyordu. O nedenle bloklar da 1. Dünya Savaşı gibi önceden oluşmuş sert bloklar değildi. Yalnızca benzer dünya görüşüne sahip ülkeler olan Almanya ve İtalya bir yakınlık içerisindeydi. İki taraf da faşizmi benimsiyordu. Bu iki ülkenin yanına da sonradan yine faşist Japonya dahil olacaktı. Bu 3 ana ülkenin karşısında ise savaşa girmeyi kafasına koymuş, direnmek isteyen diğer bütün ülkeler vardı. Son olarak yine saldırgan bir komünist Rusya vardı ya da o günkü adıyla Sovyetler Birliği vardı. Sovyetler Birliği, 1. Dünya Savaşı’ndan komünist hareketin etkisiyle çekilmişti ve başa Lenin gelmişti. Lenin sert ilkelere sahip bir hükümdardı. Rusya onun öncülüğünde diktatörlüğün yumuşak halini tatmıştı ve komünizme alışmıştı. Onun ardından gelen Stalin ise bu komünist devleti 2. Dünya Savaşı’nda aktif tutacaktı. Rusya bu süreçte ne İngiltere ve Amerika gibi faşizm karşısında duran bir ülke oldu ne de Almanya ve Japonya gibi faşist amaçlarla dünyayı ele geçirmeye çalıştı. Rusya gözünü diktiği bölgeleri bu savaş sırasında almayı denedi ama işin genelinde de komünizmin karşıtı gibi gördüğü faşizmin karşısında durmaya özen göstermişti. Kısacası Rusya doğrudan bir bloğa dahil olmasa da savaşın sonunu belirleyen ve gidişatı değiştiren ülke olacaktı.

Savaş Başlıyor

Hitler’in Polonya’yı işgal etmesiyle beraber İngiltere ve Fransa çok hızlı bir şekilde Almanya’ya savaş açtılar. Ardından, çevredeki diğer ülkeler de harekete geçmeye başladı. Zaten 1918 yılında elinden her şeyi alınmış bir Almanya 20 senede ne kadar güçlenmiş olabilirdi ki? Müttefik diyebileceği İtalya, dikkatini çok daha başka bölgelere vermişti ve Fransa-İngiltere ikilisine çatmak da istemiyordu. Durumlar böyleyken ve  kimse Almanya’ya inanmazken çok ilginç olaylar yaşandı. Almanya geliştirdiği yeni askerî yöntem olan Blitzkrieg taktiği ile tek bir hat üstünden orduları delerek, rakibinin tüm savunmasını çökerterek karşısındaki ülkeyi hızla geri çekilmeye zorluyordu. Yalnızca bu basit taktikle Avrupa’nın en güçlülerinden biri olan Fransa’yı yok etti. Bu kadar zamandır tarih sahnesinde olan Fransa toprakları artık tamamen Almanya’ya aitti. Tek kurban Fransa da değildi. Almanya, hızlı bir şekilde Avrupa’yı istila ediyordu. Polonya’nın ardından Norveç, Danimarka, Hollanda, Belçika ve Fransa’yı işgal etti. Tabi bu işgaller tüm dünyada yankı uyandırmıştı. Bu sırada Sovyetler de Baltık ülkelerine saldırdı. Yani Almanya, Fransa ve çevre ülkeleri işgal altına alırken Sovyetler de Kuzey Avrupa’yı eline geçirmişti. Avrupa’da o dönem için, savaşta pek taraf tutmayan İspanya ve Portekiz dışında, faal olarak savaşıp da işgal edilmeyen tek kuvvetli ülke İngiltere’ydi. İngiltere’de başarısız başbakan Chamberlain’in istifasından sonra göreve İngiltere’nin en bilinen başbakanı Churchill gelmişti. Churchill çok daha inatçı ve zeki bir adamdı. Hitler’in şaşırtan hızına ve ilginç taktiklerine boyun eğmeyecekti.

Adolf Hitler liderliğindeki Almanya, İtalyan lider Benito Mussolini’nin desteğiyle büyük bir askeri güç haline gelmişti. Elbette ortada sıfırdan gelen bir başarı yoktu ancak yine de alınan destek ile çok güçlenmişti.

Tabi ki 2. Dünya Savaşı yalnızca Avrupa’da olmuyordu. Bunun bir de Pasifik tarafı vardı.

Reklam

Pasifik’te Neler Oluyor?

İkinci Dünya Savaşı’nın Pasifik kısmı, Japonya’nın saldırgan politikaları ve Asya-Pasifik bölgesinde genişlemesiyle başladı. Japonya’nın hedefi, ekonomik kaynaklara, ticari rotalara ve siyasi olarak etkili arazilere sahip olmaktı. Pasifik bölgesindeki Japonya, Asya ülkelerini istila etmek ve büyük bir imparatorluk kurmak istiyordu. Bunun önünde duran en büyük ülke de Pasifik içerisinde yine ticari amaçlar ve siyasi kontrol amacı güden Amerika Birleşik Devletleri’ydi.

War flag of the Imperial Japanese Army 1868–1945.svg

Japonya’nın genişleme politikaları, 1930’larda Çin topraklarındaki Mançurya’nın işgal edilmesiyle başladı. Daha sonra Japonya, Çin’in kalan kısımlarını da işgal etmeye başladı. Bu durum, diğer devletlerin dikkatini çekti ve ABD, İngiltere ve Hollanda gibi ülkeler Japonya’ya karşı ambargo uygulamaya başladı. Bu ambargolar Japonya’yı daha da kamçılamıştı. Japonya artık Avrupa ülkelerinden veya ABD’den dostluk beklemiyordu. Yavaş yavaş onu anlayan tek gücün Hitler olduğuna inanmaya başlamışlardı. Tüm bunlar Pasifik cephesini hazırlıyordu.

Amerika o günlerde savaşa girmek için bahane arıyordu ancak halkı gayet isteksizdi. Japonya ise tüm emelleri için ABD’yi saf dışı bırakmalıydı. Bu nedenle 1941 yılında Japonya, her şeyden habersiz bir şekilde konuşlanan ABD donanmasına Pearl Harbor adasında saldırarak ABD’yi savaşa soktu. Amerikan başkanı Roosevelt aradığı nedeni bulmuştu. Hiçbir Amerikan vatandaşı askerlerine yapılan bu saldırıyı görmezden gelemezdi.

Pearl Harbor saldırısı sırasında Japon uçakları, ABD’ye ait 8 savaş gemisini ya batırdı ya da hasara uğrattı. Bu gemiler arasında USS Arizona, USS Oklahoma ve USS Utah gibi önemli savaş gemileri bulunuyordu. Saldırı sonucunda toplamda 2403 Amerikan askeri ve sivil hayatını kaybetti. Yine aynı şekilde saldırıda Pearl Harbor Deniz Üssü’nün uçakları, hangarları ve diğer altyapısı ağır şekilde hasar gördü. 188 Amerikan uçağı imha edildi veya kullanılamaz hale geldi. Yine de ABD’nin hırsı ve sağlam bir üretim potansiyelinin olması bu donanma zararını hızla toparlamasını sağlamıştı. Tabi bu toparlanma sırasında da Japonya boş durmadan topraklarını genişletiyordu.

1280px A6M5 52c Kyushu

Yıllara Göre Savaşın Gelişmeleri

1939:
  • 1 Eylül: Almanya’nın Polonya’ya saldırmasıyla II. Dünya Savaşı resmen başladı.
  • 3 Eylül: İngiltere ve Fransa, Almanya’ya savaş ilan etti.
  • 17 Eylül: Sovyetler Birliği, Polonya’yı işgal etti.
  • 28 Eylül: Almanya ve Sovyetler Birliği, Savaşmazlık Antlaşmasını imzaladı.
1940:
  • 9 Nisan: Almanya, Danimarka ve Norveç’i işgal etti.
  • 10 Mayıs: Almanya, Fransa’ya saldırarak Blitzkrieg (Hızlı Saldırı) stratejisini kullandı.
  • 14 Haziran: Almanlar Paris’i işgal etti.
  • 10 Temmuz: Almanlar, Britanya’ya karşı hava saldırılarına başladı
1941:
  • 22 Haziran: Almanya, Sovyetler Birliği’ne saldırdı (Barbarossa Harekâtı).
  • 7 Aralık: Japonya, Pearl Harbor’a saldırdı, Amerika Birleşik Devletleri savaşa girdi.
  • 11 Aralık: Almanya, ABD’ye savaş ilan etti.
  • 7 Aralık: Japonya, Amerikan Pasifik filosuna saldırdı.
  • 8 Aralık: ABD, Japonya’ya savaş ilan etti.
1942:
  • 4-7 Haziran: Midway Deniz Muharebesi (Japon Donanması’nın büyük bir yenilgiye uğradığı savaş).
  • 23 Ağustos – 2 Şubat 1943: Stalingrad Muharebesi (Almanya’nın büyük bir yenilgiye uğradığı ve dönüm noktası olan savaş).
  • 8 Kasım: İngiltere ve ABD, Kuzey Afrika’ya çıkarma yaptı (Torch Operasyonu).
1943:
  • 5 Temmuz – 23 Ağustos: Kursk Muharebesi (tarihteki en büyük tank muharebesi).
  • 10 Temmuz – 17 Ağustos: Sicilya Muharebesi (Müttefiklerin Sicilya’yı ele geçirdiği çıkarma operasyonu).
1944:
  • 6 Haziran: Müttefikler, Normandiya’ya çıkarma yaptı (D-Day Operasyonu).
  • 20 Temmuz: Adolf Hitler’e suikast girişimi (Başarısız oldu).
  • 15 Ağustos: Müttefikler, Güney Fransa’ya çıkarma yaptı (Dragoon Operasyonu).
  • 25 Ağustos: Paris’in kurtuluşu.
  • 16 Aralık – 25 Ocak 1945: Ardenler Taarruzu (Alman karşı saldırısı).
1945:
  • 30 Nisan: Adolf Hitler intihar etti.
  • 7 Mayıs: Almanya teslim oldu (V-E Günü).
  • 6-9 Ağustos: Hiroşima ve Nagazaki’ye atom bombası atıldı.
  • 15 Ağustos: Japonya teslim oldu (V-J Günü).
  • 2 Eylül: II. Dünya Savaşı resmen sona erdi.

Şu ana kadar 1940’ın sonuna kadar olan olayları ele aldık. Almanya Paris’i aldıktan sonra dikkatini doğrudan İngiltere’ye çevirmişti. Henüz ABD savaşta değildi ve Rusya ile de saldırmazlık durumu vardı. Hitler, İngiltere ile savaşa devam etmek istemiyordu. O, alabilecekleri önemli toprakları aldıklarını ve bundan sonra İngiltere ile yapılacak her çatışmanın manasız olduğunu düşünüyordu çünkü Hitler’in asıl amacı Saldırmazlık Paktı imzaladığı Sovyetler’di. Hem doğu hem batı mücadeleleri veremeyeceği için de İngiltere ile anlaşmak istiyordu ancak inatçı Churchill buna asla yanaşmıyordu. Bu inadı nedeniyle, Hitler en sonunda İngiltere’yi havadan saldırılara maruz bıraktı. İngiltere büyük zarar görse de Churchill asla pes etmiyor ve anlaşmaya yanaşmıyordu. Yine de İngiltere’nin gördüğü bu zarar bir süre onları oyalamaya yetmişti. Bu da Hitler’in gözünü Sovyetler’e çevirmesini sağlamıştı.

Devler Çarpışıyor: Sovyetler vs. Naziler

22 Haziran 1941 tarihinde, Almanya’nın Barbarossa Harekâtı adı verilen saldırısıyla Sovyetler Birliği’ne büyük bir işgal hareketi başladı. 2. Dünya Savaşı’nın Doğu Cephesi’ni açan bu harekâtta Hitler, Sovyet topraklarını hızla ele geçirerek Moskova’ya doğru ilerlemeyi hedefledi. İlk aşamada Almanlar yine Blitzkrieg taktiği ile büyük başarılar elde etti ve Sovyetler’in merkez topraklarına akın etti. Elbette Sovyetler’in başlangıçtaki başarısızlığı Alman taktiğine uzak kalmalarıyla yakından ilgiliydi ama Stalin de Hitler kadar inatçıydı. Ayrıca Hitler’in unuttuğu bir şey daha vardı: Sovyetler’in savunmadaki en büyük silahı olan kış şartları.

anton maksimov 5642 su JHW03DGVPA4 unsplash

Kış şartları Alman ordularının ilerlemesini zorlaştırdı. Sovyetler, Moskova Muharebesi’nde Alman kuvvetlerine karşı başarılı bir savunma gerçekleştirdi ve Alman ilerlemesini durdurdu. Ardından Sovyetler Birliği’nin Kızıl Ordu’su büyük bir karşı taarruzla Alman kuvvetlerini geri püskürttü ve Moskova’yı kurtardı. Bu süreçte, kalabalık Alman kuvvetleri Sovyetlerin çevrelediği daire içerisine sıkışmıştı. Ya teslim oluyorlardı ya da açlıktan veya soğuktan donarak ölüyorlardı. Bu şartlarda aslında 1942 yılında Alman ilerleyişinin durduğunu söyleyebiliriz.

Savaşın Almanya açısından asıl dönüşü Stalingrad mücadelesiydi. Hitler, kentin adının Stalingrad olmasından dolayı burayı almaya özel bir ilgi göstermişti. Çok net ve uzlaşılmaz şekilde burayı istiyordu. Halbuki hem kış gelmişti hem de Sovyetler’in merkezi topraklarına girip onları bitirebileceklerine inanmak pek gerçekçi değildi. Buna rağmen Nazi komutanları Hitler’in isteğini gerçekleştirmek için çok uğraştılar. En nihayetinde Stalin de sert bir emirle hattın korunmasını emretti. Bu da kent çevresinde Rusların, Almanlara karşı bir “gerilla taktiği” uygulamasını sağladı. (Gerilla savaşı, kuvvetlerin sahada tam bir çatışma içerisine girmektense, küçük gruplar halinde karşılarındaki düzenli orduyu dağıtmaya çalışmasıdır) Bu savaş taktiği de erzak eksikliği ve soğuk nedeniyle çok sayıda ölüme neden olmuştu. Bu şekilde Sovyetler de zayıflamış Almanya’ya saldırmaya başladı.

Bu geçen birkaç ay İngiltere’nin ve ABD’nin harekete geçmesi için yeterli zamanı sağladı.

İtalya’nın 2. Dünya Savaşı’ndaki Durumu

1942 yılına gelindiğinde artık savaş yön değiştirmeye başlamıştı. O zamana kadar Japonya, İtalya ve Almanya girdikleri her savaşı kazanan ülkelerken Almanya Stalingrad Savaşı ile ağır bir yenilgi almıştı. Japonya, ABD ile yaptığı deniz muharebesi olan Midway Savaşı’nda büyük kayıplar vermişti. Bu iki ülkenin ağır mağlubiyetlerine rağmen en ağır darbeleri hiç şüphesiz Mussolini dönemindeki İtalya aldı.

İtalya aslında savaşa tamamen Almanya’nın gazıyla başlamıştı. Hitler başa gelirken İtalya bunda maddi anlamda çok rol oynasa da savaşa bu kadar agresif başlamalarının nedeni tamamen Hitler’den alınan bir gazdı. Peki İtalya bu sürede neler yaptı? İtalya, 10 Haziran 1940’ta Fransa’ya saldırdı ve kısa sürede Almanya ile işbirliği yaparak Fransız direnişini kırdı. Ardından, İtalyan güçleri Balkanlar’a ve Kuzey Afrika’ya saldırdı.

Ancak, İtalyanlar Kuzey Afrika’da başarılı olamadılar ve İngiliz kuvvetlerinin karşısında büyük kayıplar yaşadılar. Ayrıca, İtalya’nın Yunanistan’a saldırması da başarısızlıkla sonuçlandı ve Yunanistan’ın İtalyan güçlerini geri püskürttü. Bu başarısızlıklar, İtalyan halkında hükümete karşı hoşnutsuzluğun artmasına neden oldu.

1943 yılında Müttefikler, Sicilya’yı işgal etti ve Mussolini’nin rejimi zayıflamaya başladı. İtalya’da halk arasındaki hoşnutsuzluk arttıkça, Mussolini’nin siyasi gücü azaldı. Sonunda, 1943’te Mussolini görevden alındı ve İtalya, Müttefiklere teslim oldu.

Ancak, Mussolini’nin görevden alınmasının ardından Almanya, İtalya’yı işgal etti ve Kuzey İtalya’da kukla bir hükümet kurdu. Mussolini, Almanlar tarafından kurtarıldı ve Kuzey İtalya’da, ‘İtalyan Sosyal Cumhuriyeti’ adı altındaki kukla devlete başkan olarak atandı. Mussolini’nin rejimi, savaşın sonuna kadar Almanların kontrolü altında kaldı. Bu şekilde halihâzırda zarar gören Almanya ve Japonya; İtalya’nın düşmesiyle daha da zarar gördü. Ancak Almanya için zor günler daha yeni başlıyordu.

D-Day

Sovyetler’in Almanya’yı Stalingrad Muharebesi’nde yenmesinin ardından Almanlar savunmaya Sovyetler ise saldırıya geçmişti. ABD ile Japonya’nın da denizlerde savaş vermelerinden dolayı ABD’nin Kara Kuvvetleri daha özgürdü. Dolayısıyla, ABD ile İngiltere, Sovyetler’in Almanlar üzerine yürümesine yardım etmek için bir saldırı düşünüyorlardı. Fakat, İngiltere’nin Almanya’nın kara sınırıyla bir bağlantısı yoktu. Hemen hemen tüm Avrupa’yı kontrolü altına alan Almanya’ya saldırmanın tek yolu karaya yapılacak çıkartmaydı. İşte bu koşullar altında D-Day yani Normandiya Kuşatması Operasyonu başlatıldı.

Plan, Fransız kıyılarına büyük bir deniz ve kara çıkarması yapmayı içeriyordu. Normandiya, çıkarma operasyonu için seçilen bölgeydi çünkü burası Almanların en az savunma önlemi aldığı noktaydı.

Operasyonun başarıyla gerçekleşmesi için de gizlilik büyük bir önem taşıyordu. Müttefikler, Almanların dikkatini dağıtmak ve gerçek hedefi gizlemek için sahte çıkarma planları oluşturdu.

Sonunda, 6 Haziran 1944 tarihinde D-Day gerçekleştirildi. Müttefik kuvvetler, binlerce asker ve ekipmanıyla Normandiya kıyılarına indi. İlk saatlerde çıkarma noktalarında ağır direnişle karşılaşan Müttefikler, Alman savunmalarını aşmayı başardılar ve ilerlemeye devam ettiler.

D-Day’den sonra, Müttefik kuvvetleri Fransa’nın içlerine doğru ilerlemeye devam etti ve Almanya’ya doğru ilerleyen bir saldırı başlattılar. Normandiya Çıkarması, Nazi Almanyası’nın Avrupa’daki hakimiyetini sarsan ve savaşın seyrini değiştiren bir dönüm noktası oldu.

D-Day, Müttefiklerin Avrupa’yı Nazi işgalinden kurtarma yolunda büyük bir adımdı. Bu operasyon, savaşın sonunda Almanya’nın yenilgisine ve 2. Dünya Savaşı’nın sonuna doğru ilerleyen süreçte büyük bir rol oynadı.

Almanya Çöküyor

Tabi ki azımsanmayacak kuvvetteki Almanya’yı ne tek başına D-Day ne de Sovyet ilerleyişi yıkabilmişti. Almanya’yı asıl yıkacak olan içeride yaşanan huzursuzluktu. Halihâzırda Hitler’in Yahudi düşmanlığı ve benimsediği faşist politika nedeniyle içeride taraftar kaybediyordu. Ülke çok cephede savaşmaktan bitap düşmüş ve eldeki hemen hemen tüm kaynakları tükenmişti. Fabrikalar durma noktasına gelmişti. Bu da Almanya’nın hem savaş arenasında hem de iç işlerinde zayıflamasına yol açmıştı. Yıl 1943 sonunu gösterdiğinde artık üst düzey Alman yetkilileri bile Avrupa devletleri ile görüşmelere başlamıştı. Çünkü, gün geçtikçe hem ABD-İngiltere ikilisinin kuvvetleri hem de Sovyetler ilerlemişti. En sonunda Sovyetler, Berlin’in kapılarına dayandı. Bu sırada Hitler çoktan mağlubiyeti kabullenmişti ve o gün evlendiği Eva Braun ve sadık takipçisi Joseph Goebbels ile beraber yaşamına son verdi. Bu da Almanya’nın düşmesi anlamına geliyordu. Bu şekilde birkaç gün içerisinde Nazi Almanya’sı düşmüştü ancak savaş burada bitmemişti.

1944-1945 Yıllarında Japonya

1944 yılında, Japonya büyük bir askerî ve ekonomik baskı altındaydı. Amerika Birleşik Devletleri ve diğer Müttefik Devletler, Japonya’nın Pasifik bölgesindeki işgaline devam etti. Japon İmparatorluğu’nun genişlemiş topraklarındaki kaynak sıkıntısı ve hava saldırıları, Japonya için sonun geldiğini gösteriyordu ancak oldukça milliyetçi ve ölmeye hazır Japon askerlerinin pes etmeye niyeti yoktu.

1944 yılında, Amerika Birleşik Devletleri Japonya’nın ana adalarına yönelik hava saldırılarına başladı. Bu saldırılar, Japonya’nın endüstriyel altyapısını hedef aldı ve şehirleri büyük ölçüde tahrip etti. Özellikle Tokyo, 1945 yılında gerçekleşen ve tarihte en çok insanın ölümüne neden olan hava saldırısı olarak geçen “Büyük Tokyo Bombardımanında” ağır hasar gördü. Bu saldırıda binlerce sivil hayatını kaybetti. Yine de hâlâ Japon askerler pes etmek istemiyordu. Zaten imparator Hirohito’nun da durmaya niyeti yoktu. Haklı oldukları taraf şuydu ki; ABD doğrudan Japon topraklarını hedef alırsa, kaybetme ihtimalinin çok yüksek olduğu kanlı bir savaşa girecekti. Bu da Japonya’nın özgüvenli duruşunu bozmuyordu.

D4Y Yoshinori Yamaguchi col

Aynı dönemde, Japonya’nın askerî durumu da zayıflıyordu. Japonya’nın deniz ve hava kuvvetleri, savaşın başlarında kazandıkları üstünlüğü kaybetmişti. Amerikan donanması, Japon adalarına doğru ilerleyerek Japon deniz ve hava üslerini hedef aldı. Bu süreçte önemli deniz savaşları gerçekleşti, örneğin tarihteki en büyük deniz savaşlarından biri olarak kabul edilen ve 2. Dünya Savaşı’nın sonucunu da etkileyen Leyte Körfezi Muharebesi gibi.

Tüm bunlara rağmen, Japonya hâlâ özgüvenliydi. Sonuçta onları yıkmak için düşman ordularının engebeli Japon adalarına çıkartma yapmaları gerekiyordu ve bu da kolay değildi. Bu durumda, Japonya’nın zaten saldırıya geçme gibi bir niyeti de yoktu. Yapması gereken tek şey Pasifik’in kontrolünü sağlamaktı. Japonya bu konuda da inanılmaz başarılı sayılmazdı ancak yine de savaş durumunda pes etmek için geçerli bir neden görmüyorlardı.

Amerika da bu dönemde Japonya’yı çok rahat yenemeyeceğinin farkındaydı ve uzmanlar, iki tarafın da en az 50.000 asker ve hesap edilemeyecek kadar para kaybedeceklerini belirtiyordu. Bu nedenle de Amerikan başkanı Roosevelt, ülkesindeki bilim insanlarını ve mühendisleri toplayarak Manhattan Projesi’ni başlattı. Bu projenin amacı, aslında bugün herkesin bildiği atom bombasının geliştirilmesiydi. Roosevelt doğrudan bu bombayı kullanacak mıydı emin değildi ama her ihtimale karşı diğerlerinden önce bu silahı elinde bulundurması gerekir diye düşünüyordu. Dilerseniz Manhattan Projesi’nin ve atom bombasının nasıl geliştirildiğinin detaylarına Oppenheimer: Atom Bombasının Babası yazımızdan ulaşabilirsiniz.

Atom bombasının yapımı tamamlanmıştı ve Japonya savaştan çekilmemekte direniyordu. Tam bu sırada zaten hasta halde olan Roosevelt hayata gözlerini yumdu ve yerine Truman geldi. Onun kararıyla, Amerika Birleşik Devletleri’nin geliştirdiği atom bombaları, Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine atıldı. Bu atom bombaları, büyük ölçekte can kayıplarına ve şehirlerin yıkımına neden oldu. Atom bombalarının etkisiyle Japonya, 15 Ağustos 1945’te teslim oldu.

Japonya’nın teslimiyeti, 2. Dünya Savaşı’nın sonunun geldiğine işaretti. Japonya, 2 Eylül 1945’te müttefik devletler ile resmi olarak imzalanan “Japonya’nın Teslimiyet Bildirgesi”ni kabul ederek savaştan çekildi. Bu tarihten sonra Japonya, savaş suçlularının yargılanması, işgal altında demokratik bir rejimin kurulması ve savaş sonrası yeniden yapılanma sürecine girdi.

1945 yılının yazı bittiğinde artık 2. Dünya Savaşı sona ermişti. 10 seneyi aşan Hitler diktatörlüğü son bulmuş, Pasifik’te denizin altına onlarca gemi yığan deniz savaşları sonunda bitmiş ve yorgun Avrupa yeniden yapılanma sürecine girmişti. Nazi Almanya’sının kuklalaştırdığı devletler yeniden özgür kalmıştı. Tabi bu noktada Avrupa devletleri için de, ABD için de düşmanlar bitmemişti çünkü ufukta Stalin önderliğinde saldırgan ve komünist bir Rusya vardı. Komünizmden korkan kapitalist ABD ve zaten saldırgan olan Rusya diğer ülkeleri germeye yetmişti. İki tarafın da birbirine karşı olan tedirginliği, yerini yavaş yavaş agresifliğe ve düşmanlığa bıraktı. Böylece Soğuk Savaş dönemi başladı.

Kaybeden devletlerden Japonya, bu mağlubiyet ve atom bombalarının ardından yılmadan sanayileşmeye devam etti ve bugün üretim kapasitesinde ve teknoloji konusunda en güçlü ülkelerden birisi oldu. Almanya ise yaklaşık 40 sene sürecek bir bölünme dönemine gitti. Savaş sonrası Almanya’nın batısı ABD ve İngiltere önderliğinde yeniden kurulurken, doğusu da Sovyetlerin komünist bakışıyla yeniden inşa edildi. Böylece Almanya, Doğu ve Batı Almanya olmak üzere ikiye bölündü. Bu bölünme de 1989 yılına kadar sürdü. Özetle, dünya yeni görüşler ve hız kazanan küreselleşmeyle sonsuza kadar değişti.

Kaynakça ve İleri Okuma

World War II: Summary, Combatants & Facts. (2009, October 29). HISTORY. https://www.history.com/topics/world-war-ii/world-war-ii-history

Imperial War Museums. (n.d.-b). How Europe Went To War In 1939. https://www.iwm.org.uk/history/how-europe-went-to-war-in-1939

Taylor, A. (2023, May 10). World War II: After the war. The Atlantic. https://www.theatlantic.com/photo/2011/10/world-war-ii-after-the-war/100180/

Michal. (2017). How did Adolf Hitler happen? The National WWII Museum | New Orleans. https://www.nationalww2museum.org/war/articles/how-did-adolf-hitler-happen

World War II | Great Depression and World War II, 1929-1945 | U.S. History Primary Source Timeline | Classroom Materials at the Library of Congress | Library of Congress. (n.d.). The Library of Congress. https://www.loc.gov/classroom-materials/united-states-history-primary-source-timeline/great-depression-and-world-war-ii-1929-1945/world-war-ii/

Germany | Facts, Geography, Maps, & History. (2023, October 14). Encyclopedia Britannica. https://www.britannica.com/place/Germany/World-War-II

Bize Destek Olmak İster Misiniz?

  • Dilerseniz Patreon hesabımız üzerinden bize aylık veya tek seferlik bağış yaparak destekte bulunabilirsiniz.

Bağış Yapmak İstiyorum!

Tufan Özdemir

Merhaba! Ben Tufan Özdemir. ODTÜ’de felsefe bölümü öğrencisiyim. Felsefe hayatın ve hayatımın büyük bir parçası oldu. Bu nedenle de bu sitedeki yazılarımın geneli felsefe üzerinedir.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu