BiyolojiFelsefeKimyaKültür/Sanat

Kendimi Kendimden Çıkarsam Sıfır Kalır Mı? Ruh Bilimi ve Spiritualizm

Kendimi Kendimden Çıkarsam Sıfır Kalır Mı? Ruh Bilimi ve Spiritualizm

Bu yazımızda bir şeyi canlı yapan şeyin ne olduğunu anlamaya çalışarak başlayacağız. Ardından, zamansız kaybettiği kardeşinin ruhuyla iletişime geçmeye çalışırken deliren bir bilim insanını ele alacağız. Charles Dickens ve Sör Arthur Conan Doyle gibi ünlü kişilerin de yer aldığı bir ruhlarla iletişim kulübünden bahsedeceğiz. Ayrıca, ruhun 21 gram olduğunu iddia eden bir doktoru tanıdıktan sonra, görmediği için atoma inanmayan ünlü bir bilim insanını yazımıza konuk edeceğiz. Keyifli okumalar 🙂

Bir Şeyi Canlı Yapan Şey: Ruh

Binlerce yıldır insanlar bu soruyu kendilerine soruyorlardı. Bir şeyi canlı yapan nedir? İlk filozoflardan Sokrates “Bir bedenin içinde bulunup da onu canlı kılan şey nedir?” sorusuna “Bir ruh.” Demiştir. Aristoteles de Sokrates’e benzer şekilde bir ruhun varlığına inanıyor ama bu ruhların farklı dereceleri olduğunu iddia ediyordu. En düşük derecedekiler bitkilerinkiydi, onların beslenmesini ve büyümesini sağlıyordu; bir kademe yukarıda, sahibine hissetme ve hareket kabiliyeti veren hayvan ruhları vardı ama sadece insan ruhu mantık ve akıl sunuyordu.

Ruh

Benzer şekilde Antik Çinliler de canlılara hayat veren şeyin içlerinden akan Qi (çi) denen cisimsiz bir yaşamsal kuvvet olduğuna inanıyordu. Daha sonra ruh kavramı ufak değişikliklerle neredeyse tüm dinlerin içinde de yer aldı.

Çoğu kültürde, bedenin ölümlü fakat ruhun ölümsüz olduğu inancı vardır. Beden öldükten sonra ruhun yaşama devam etmesi düşüncesi onunla iletişime geçilebilme ihtimalini doğuruyordu.

Bir Dönemin En Popüler Alanı: Ruh Bilimi ve Spiritualizm

Ruh bilimi hakkındaki en önemli çalışmalardan birisi William Crookes’a aitti. 1832 yılında 16 çocuklu bir ailenin en büyük çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Londra’da selenyum ve talyum gibi elementler üzerinde çalışan Crookes oldukça prestijli bir bilim insanıydı.

Ta ki 1869 yılında erkek kardeşinin denizdeki ölümüne kadar. Aile bu olaydan sonra tabiri caizse kederden delirmeye başladı. O dönemlerde Amerika’dan gelen spiritüalizm yani ruhlarla iletişim kurma hareketi İngiltere’de aristokratların ve dükkan sahiplerinin evlerine kadar girmişti. Crookes ailesi ölen çocuklarıyla konuşmak için ruh çağırma seanslarına katılmaya başlamışlardı.

Mum

Başlarda hepimizin beklediği üzere William Crookes gibi başarılı bir bilim insanı bu seansları ‘bilimsellikten uzak’ hatta ‘sahtekarlık’ olarak yorumladı. Yine de medyumun ellerini kullanmadan akordeon çalmasını ve bir tahta üzerine iğne ile ‘otomatik mesajlar’ yazmasını izleyince, içindeki kuşkucu insan baskılanmaya başladı. Karşı çıkmaları azaldı ve medyum öbür dünyadaki Philip’ten uğultulu mesajlar aktardıkça, William’dan da şaşkınlık nidaları yükselmeye başladı.

Seanslara katılmaya devam etti, bu da yetmezmiş gibi mumlarla dolu odalarda dolanan ruhların uğultusunu görüntülemek üzere bilimsel bir cihaz icat etti. İçinde çok hassas bir rüzgargülü olan havası alınmış cam bir ampul biçimindeki yeni radyometreydi bu cihaz. Bu radyometre günümüzde ışığın şiddetini ölçmeye yarayan bir kanadı beyaz bir kanadı siyah olan fizik laboratuvarlarında gördüğümüz radyometrelerin atasıdır.

Crookes, Dickens ve Doyle’ı Bir Araya Getiren Oluşum: Hayalet Kulübü

Crookes’un ruhlar evrenini tanıma çabaları gittikçe artırıyordu. 1870 yılında spiritüalizm üzerine bilimsel bir çalışma hazırladığını duyurdu.

Üç yıl boyunca ilahiler söyleyip toplantılara katılan Crookes, 1874 yılında kendisine ait Quarterly Journal of Science adlı dergide ‘Spiritüel Denilen Fenomene Dair İnceleme Notları’ makalesini yayınladı. Sam Kean’ın tabiriyle, egzotik topraklarda seyahat eden bir gezgin, paranormalin Marco Polo’su olarak görüyordu kendini.

Crookes medyumun barınağında sıcaklık ve basınçla ilgili, örneğin tinsel varlıkların soğuk ve sert havalarda dışarı çıkmayacağı gibi, ipe sapa gelmez ‘veriler’ elde etmişti.

Ghost Club

William Crookes bir anda ruhlarla iletişime inan insanların lideri konumuna gelmişti. Hatta Ghost Club (Hayalet Kulübü) adındaki bir oluşum aracılığıyla bu konuda çalışmalar yapmaya devam ettiler. Tabii bilim camiası bunun bir saçmalıktan ibaret olduğunu söylüyordu.

Reklam

Bu günümüzde oldukça bilim dışı ve mantıksız geliyor olabilir fakat o zamanlarda normal karşılanabiliyordu. Hatta Dünya’nın en çok okunan yazarlarından Charles Dickens ve aşırı rasyonalist dedektif Sherlock Holmes’u yaratan Sör Arthur Conan Doyle gibi insanlar bile spiritüalizmde bir içtenlik olduğunu düşünüp Hayalet Kulübüne üye olmuşlardı.

Kendimi Kendimden Çıkarsam Sıfır Kalmaz!

Ruh bilimi hakkında yapılan diğer ilginç ve oldukça ünlü çalışma ise Amerikalı hekim Duncan MacDougall’a ait. Hem de oldukça yakın bir tarihte. 1907 yılında. Bu hekim, hastalarını ölmeden hemen önce ve öldükten hemen sonra tartıp ruhun ağırlığını ölçtüğünü ilan etmişti. Yaptığı deneyler sonucunda ölü beden ile yaşayan beden arasında tam 21 gram fark olduğunu gözlemlemişti. Hekim bunun bedenden ayrılan ruhun ağırlığı olduğunu düşünmüştü.

Ruhun Ağırlığı 21 Gram

Bu bilgi popüler kültürde dilden dile yayılsa da bilim dünyası için elde tutulabilir bir sonuç değildi. Öncelikle Amerikalı hekim yalnızca 6 ölü üzerinde bu deneyi yapmıştı ve 5’inde herhangi bir kütle değişimi görülmemişti. Bilimde bir şeyi kabul edebilmek için onu tekrar tekrar yapıp aynı sonucu almak gerekiyordu fakat bu hekimin deneyi için öyle bir şey söz konusu olmamıştı. Ayrıca daha sonra 15 köpek üzerinde aynı deneyi yaptığında kütle değişimi olmadığını gözlemleyip öyleyse “köpeklerin ruhları yoktur” gibi saçma bir sonuca ulaşmıştır. O bir denekteki kütle değişimi için yapılabilecek en mantıklı cevabı ise boşaltım sistemimiz verecektir. İnsan öldüğü sırada ister istemez idrar torbası ve rektum gevşeyerek idrar ve dışkı dışarı çıkar. Bu oldukça normal ve beklenen bir olaydır. Bu kütle azalması için akla gelen en mantıklı yorum da bu olacaktır.

Tamamen Zıt Bir Görüş: Görmeden İnanmam!

Yazıda bahsettiğimiz gibi, bazı bilim insanları ruh gibi soyut kavramların gerçek olduğuna inanarak bunları kanıtlamak için bilimin gücünü kullanmaya çalışmıştır. Bunun yanında, tamamen zıt görüşte olan ünlü bilim insanları da vardır. Fakat, bir bilim insanı var ki karşıt olmada da abartıya kaçıp “her şeyin azı karar çoğu zarar” dedirtir. Bu bilim insanı modern periyodik tablonun mucidi olan Mendeleyev’dir.

Mendeleyev

Mendeleyev gerçekliğe o kadar önem vermiştir ki bir dönem, atomların olduğuna inanmayı bile reddetmiştir. Bize şu anda çok anlamsız gözükse de, atomu reddetmek o dönemki fizikçiler ve kimyacılar için hiç de nadir rastlanan bir durum değildir. Görmediklerine inanmayı reddeden bu bilim insanları, atomları da bir soyutlama olarak görüyor, yalnızca hesaplama yapmak için kullanılan kurgusal kavramlar olduklarını düşünüyorlardı. Hatta, Mendeleyev sonradan, elektronlar ve radyoaktivite gibi göremediği başka şeylere de adeta “öyle bir şey yok, çıkar onu aklından” diyerek reddetmiştir.

Sadede Gelelim: Ruh Var Mı Yok Mu?

Modern bilimde artık yeri olmasa da ruh kavramı, en azından canlı olanla olmayanın alanlarını ayırmıştır. Hatta, cansız varlıklarda hareketin neden olduğu araştırmalarına olanak sağlamıştır.

Daha sonra bu ayrımı daha da ileriye taşımak isteyen Isaac Newton, cansız varlıkların hareketlerinin kuvvetle nasıl değişebileceğine dair olağanüstü derecede başarılı matematiksel tanımlamalar yaparak günümüzde Newton mekaniği adı verilen klasik fiziğin öncüsü olacaktı.

Gördüğümüz gibi bilimden çok felsefe ya da teolojinin konusu olan ruh araştırmaları sayesinde Crookes radyometreyi icat ederek ışığın şiddeti hakkında bilgi sahibi olmamızı sağladı. Ya da dolaylı yoldan, canlıyla cansız arasına bariyer koyulmasına sağlayarak, cansız varlıkların nasıl hareket ettiğini araştıran Galileo ve Newton gibi bilim insanlarının klasik fiziği kurmasına katkı sağladı. Özetle, ruhun olup olmadığı bilimin araştırma konusu olmasa da bilim için oldukça önemli temellerin kurulmasına yardımcı olmuştur.

Kaynakça ve İleri Okuma

Bakırcı, Ç. M. (2019, August 31). Ruh ve Kütlesi: Öldüğümüzde 21 Gram Kütle Kaybeder miyiz? Evrim Ağacı.
https://evrimagaci.org/ruh-ve-kutlesi-oldugumuzde-21-gram-kutle-kaybeder-miyiz-762.

Kean, S. (2011). The disappearing spoon and other true tales of madness, love, and the history of the world from the periodic table of the elements. Black Swan.

McFadden, J., & Al-Khalili, J. (2016). Life on the edge: The coming of age of quantum biology. Broadway Books.

Ventana al Conocimiento (Knowledge Window) Scientific journalism Estimated reading time Time 4 to read, Ventana al Conocimiento (Knowledge Window) Scientific journalism, Window), V. al C. (K., & journalism, S. (2019, June 20). The ghosts of William Crookes. OpenMind. https://www.bbvaopenmind.com/en/science/leading-figures/the-ghosts-of-william-crookes/.

Kaynak gösterilmeyen görseller, Canva Pro aracılığıyla telif hakkı ödenerek kullanılmaktadır.

Bize Destek Olmak İster Misiniz?

  • Dilerseniz Patreon hesabımız üzerinden bize aylık veya tek seferlik bağış yaparak destekte bulunabilirsiniz.

Bağış Yapmak İstiyorum!

Mete Esencan

Herkese merhaba! Ben Mete Esencan. ODTÜ Kimya Bölümü yüksek lisans öğrencisiyim. Temel bilim eğitimi sırasında edindiğim araştırma bilgisini ve üç yıl boyunca yönetiminde bulunduğum ODTÜ Kimya Topluluğu’nda kazandığım yöneticilik tecrübesini birleştirerek bir platform kurmayı planlamaktaydım. Bu amaçla 2021 yılının Şubat ayında ilk adımı atıp bilim, sanat ve felsefe üzerine sohbet edercesine yazılar yazabileceğimiz bir platform olan Doğa Filozofu’nu kurdum. Herkese keyifli okumalar dilerim!

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu