Kültür/SanatTarih

Ayakkabısını Yiyen Adam: Sir John Franklin

Çoğumuz “Altına Hücum” (The Gold Rush) filminde Charlie Chaplin’in açlıktan ölmemek için ayakkabısını pişirip yediği sahneyi biliriz. Peki, dünyanın en ünlü film sahnelerinden biri olan bu sahnenin bir deniz seferinde de gerçekten yaşandığını biliyor muydunuz? Hadi tarihin en çok coğrafi keşif yapan insanlarından biri olarak kabul edilen Sir John Franklin‘in hikayesini mercek altına alalım!

İngiltere ve Çin Arasında Patika Bir Yol: Kuzeybatı Geçidi

17. yüzyıl, birçok ülkenin donanması için önemli keşiflerle doludur. Bu donanmaların başında ise İngiltere donanması geliyor. Dünyanın birçok bölgesinde sömürüleri bulunan İngiltere için, bu bölgelerle deniz iletişimini güçlü tutmak hayati önem taşıyordu. Bu yüzden gemilerin güçlendirilmesi ve yeni alternatif rotalar bulunması gerekiyordu. İngiltere donanmasının o dönemdeki en büyük hedefi ise Çin ile aralarında olan mesafeyi azaltacak bir alternatif rota bulmaktı.

Araştırmalar, Kanada’nın kuzeyinde, Kuzey Kutbu’na yakın bir bölgede olması çok muhtemel olan bir geçidin, Çin ile İngiltere arasında olan yolculuk mesafesini kısaltabileceğini gösteriyordu. Henüz keşfedilmemiş bu geçide Kuzeybatı Geçidi adı verilmişti ve geçidin bulunması için gerekli olan seferler başlatılmıştı. Bu seferlerden sonuncusu olan keşfin başına ise daha önce birçok kez kutup bölgelerinde yapılan keşif seferlerine önderlik eden Sir John Franklin getirilmişti.

Açlıktan Ayakkabı Yediren Bir Hayatta Kalma Mücadelesi

Sir John Franklin, kariyeri boyunca birçok kez kutup bölgesindeki seferlere kaptanlık etmiş tecrübeli bir isimdi. Söz konusu tecrübelerinden biri ise onun Charlie Chaplin’in filminde gösterilen olayı yaşamasına sebep olmuştu.

Franklin, 1819 yılında Kanada’nın kuzey şeridini keşif amacıyla yapılan Coppermine seferine öncülük etmesi için seçilmiş ve mürettebatın kaptanı olarak yola çıkmıştı. Ne yazık ki, bölgenin şartları son derece çetin ve acımasızdı. Üstelik bir keşif seferinin tamamlanması en az 2-3 yıllarını almaktaydı. Kutuba yakın olan bu keşif bölgelerinde Franklin ve mürettebatı yapayalnız kaldığında, yardımlarına birilerinin gelmesi ise en iyi ihtimalle 2 yıllarını alacaktı. Franklin, gerekli durumlarda bölgedeki kürk tüccarlarının ve yerel halkın yardımlarına geleceğini ummuştu ancak işler planladığı gibi gitmedi.

Captain Sir John Franklin, National Portrait Gallery

Mürettebatın gıda stoğu bitmişti ve yerine yeni ürün koymaları imkansızdı. Böylece açlık baş göstermeye başladı. Açlığın yanında, birçok denizcinin korkulu rüyası olan iskorbüt de kendini belli etmeye başlamıştı. (Kaptan Cook hakkında daha fazla bilgi almak isterseniz “Dünya Tarihine Adını Altın Harflerle Yazdırmış Denizci: Kaptan Cook” yazımızı inceleyebilirsiniz!) Mürettebat, geçen süre zarfında artık tamamen bitmiş olan gıda stoğu dolayısıyla ve yardım da ulaşmadığından, mantar ve alglerden oluşan simbiyotik bir birlik olan likenleri yemek zorunda kaldı. Ancak bu açlıkla başa çıkmak için yeterli değildi.

Raporlara göre, mürettebat arasında en az bir cinayet işlenmiş ve hatta yamyamlık bile yaşanmıştı. İşte bu korkunç durum karşısında açlıktan ölmek üzere olan Sir John Franklin likenlere ek olarak, deriden yapılan botlarını yiyerek hayatta kalmıştır. Franklin, mürettebatından geriye kalanlarla birlikte, 1821 yılında kurtarılmış ve İngiltere’ye geri dönmüştür. Sefer sırasında yaşananların duyulmasıyla birlikte gazeteler Franklin’e “Ayakkabısını Yiyen Adam” lakabını takmıştır.

İkinci Şans Her Zaman İyi Bir Fikir Olmayabilir

Yaşadığı bu zorlu şartlara rağmen hayatta kalan Sir Franklin, her ne kadar ilk tercih olmasa da 1845 yılında Kuzeybatı Geçidi’ni bulmak üzere yapılacak olan 2 gemili yeni bir seferin baş kaptanı olarak seçilmişti. Erebus ve Terror adlı bu iki geminin amacı geçidi bulmak ve bölgenin detaylı bir haritasını çıkarmaktı. Ancak kaptanlar Sir John Franklin, Francis Crozier ve 129 kişilik mürettebatları bir daha asla geri dönmedi.

33 John Franklin Stock Photos, Pictures & Royalty-Free Images - iStock

Düzenlenen arama kurtarma seferlerinden birinde, mürettebata ait 3 tane iskelet buldu. Bu iskeletlerin yanında bulunan sefer defterine ve Eskimoların anlattıklarına göre, gemiler 1846 yılında buzullar arasında sıkışmış ve Franklin ise Haziran 1847’de ölmüştü. Geriye kalan mürettebat, gemileri terk etmiş ve yaya olarak hayatta kalmaya çalışmışlardı ancak hiçbiri başarılı olamadı.

Ölümden Birkaç Kilometre Ötede Bir Keşif

1850 yılında Franklin’i ve ekibini aramak için Robert McClure önderliğinde bir başka sefer düzenlendi. Sefer herhangi bir kanıt bulamadı ancak Franklin’in uğruna kaybolduğu Kuzeybatı Geçidi’ni keşfetti. Franklin’in gemileri geçide sadece birkaç kilometre kala buza saplanmış ve başarısız olmuşlardı. Her ne kadar geçidin varlığını doğrulayan ilk kişi McClure olsa da keşif Franklin’e atfedilmektedir.

Seferde kaybolan gemilerden Franklin komutasındaki Erebus’un batığı 2 Eylül 2014’te, Francis Crozier komutasındaki Terror’ün batığı ise 3 Eylül 2016’da araştırmacılar tarafından bulunmuştur.

 

Reklam

They forged the last links with their lives': Sir John Franklin's men dying by their boat during the North-West Passage expedition | Royal Museums Greenwich

Franklin ve mürettebatının asıl ölüm sebepleri ve mezarları günümüzde hâlâ bulunamamıştır. Ancak tarihin en çok coğrafi keşif yapan insanlarından biri olarak kabul edilen Franklin, “Ayakkabısını Yiyen Adam” olarak ölümsüzleşmiştir.

Kaynakça ve İleri Okuma

Britannica, The Editors of Encyclopaedia. “Sir John Franklin”. Encyclopedia
Britannica, 7 Jun. 2022, https://www.britannica.com/biography/John-Franklin. Accessed 13 September 2022.

The life of Sir John Franklin, R.N, Traill, Henry Duff, 1842-1900,
https://archive.org/details/lifesirjohnfran01traigoog

Bize Destek Olmak İster Misiniz?

  • Dilerseniz Patreon hesabımız üzerinden bize aylık veya tek seferlik bağış yaparak destekte bulunabilirsiniz.

Bağış Yapmak İstiyorum!

Asu Pelin Akköse

Herkese Merhaba! Ben Asu Pelin Akköse. ODTÜ Kimya Bölümü’nde Yüksek Lisans öğrencisiyim. Bütün hayatım boyunca yapmayı en çok sevdiğim şey okumak ve öğrenmek olmuştur. Her zaman araştırmanın, öğrenmenin ve bilgiyi paylaşmanın hayatın en güzel yanı olduğunu düşünmüşümdür. Yeni bir bilgi öğrenmenin verdiği tadı Doğa Filozofu aracılığıyla sizlerle paylaşıyor olmaktan çok mutluyum!

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu