Kimya

Alüminyum: Saray Sofralarından Mısır Konservelerine Yolculuk

Alüminyum: Saray Sofralarından Mısır Konservelerine Yolculuk!

Bugünkü konumuz için biraz hayal gücüne ihtiyacımız var. Çünkü bugün biraz geçmişe yolculuk yapacağız. Sonrasında dünyanın en kısa sürede en zengin olan insanlarından birini tanıyacağız. Ardından alüminyumun saltanatının çöküşünü izleyeceğiz.

Önce şuradan başlayalım: Diyelim ki çok başarılı bir bilim insanısınız ve çalışmalarınızdan dolayı size çok ama çok değerli bir hediye geleceğini duydunuz. Ve evet işte beklediğiniz o an geldi. Heyecanla paketinizi açıyorsunuz. O da ne! İçinden alüminyum bir heykel çıkıyor. Bu muydu yani deyip atom fiziğine de profesörlüğüne de lanet ediyorsunuz.

Şimdi aynı senaryoyu düşünelim fakat tarihle biraz oynayalım. Bu sefer 1850’li yıllardayız. Bilim insanımız aynı paketi açıyor ve bir anda mutluluktan havalara uçuyor. Alüminyum heykele Gollum’un tek yüzüğe baktığı gibi bakıyor! Kıymetlimiz!

Bu arada gerçekten periyodik tablonun mimarı Dmitri Mendeleyev’e İngiliz meslektaşları alüminyum bir vazo hediye etmiştir. Ve bu, o dönemde verilebilecek en büyük hediyelerden biridir.


Mendeleyev'in fotoğrafı

Dmitri Mendeleyev

Saray Sofralarındaki Alüminyum

Artık hayatımızın her alanında kullandığımız bu sıradanlaşmış element, yüz elli yıl kadar önce dünyanın en değerli elementlerinden biriydi. Hatta öyle ki, İmparator III. Napolyon şölenlerine gelen çok özel misafirler için bir alüminyum çatal bıçak seti ayırmıştı. Alüminyum o kadar değerliydi ki altını bile geride bırakmıştı. İmparator, daha az önemsediği misafirleri için altın çatal bıçakları kullandırıyordu.

Hatta 1884 yılında Amerika Birleşik Devletleri, ülkesinin zenginliğini göstermek için -yani gövde gösterisi yapmak için- Washington Anıtı’nın tepesine yaklaşık iki kilogram ağırlığında bir alüminyum piramit yerleştirmişti.


Washington anıtındaki alüminyumun fotoğrafı
Washington Anıtı

Peki alüminyumu bu kadar değerli yapan şey neydi?

Öncelikle herhangi bir elementi değerli yapan şey nedir ona bakalım:

Bir Elementi Değerli Yapan Şey Nedir?

İki temel başlıkta inceleyebiliriz:

  • Özellikleri: Parlak olması ve şekillendirilebilir olması. Çünkü bu özelliklere sahipse mücevher yapımında kullanılabilir.
  • Bulunurluğu: Tek cümleyle özetlemek gerekirse şöyle diyebiliriz: Bir şey ne kadar azsa o kadar değerlidir.

Örneğin, altın, elmas ve gümüş en çok bilinen değerli maddelerdendir. Bunlar hem parlaktır hem de az bulunurlar.


Gümüş Fotoğrafı
Gümüş

Alüminyum fotoğrafı
Alüminyum

Alüminyum bu iki temel şartı sağlıyordu. Hatta 1800’lü yıllarda saf alüminyum altından bile daha az bulunuyordu. Bu sebeple daha değerliydi. Alüminyumun az bulunmasının sebebi ise onun doğada başka bir elemente bağlı şekilde bulunmasıydı. Çoğunlukla da oksijene bağlanarak alüminyum oksit halinde bulunuyordu ve oksijenden ayrılmayı hiç sevmiyordu.

Şu konuya dikkat çekmek isterim. Alüminyum saf halde çok nadir bulunur fakat alüminyum oksit doğada oldukça fazla bulunuyordu. Bu da 1800’lü yıllarda çok heyecan verici bir araştırma konusunu doğurdu:

Alüminyum oksitten alüminyum elde edilebilir miydi?

Saf Alüminyumu Elde Etme Arayışları

Bu amaç uğruna birçok bilim insanı yıllarını harcamıştır. Bu araştırma belki de felsefe taşından bu yana en çok peşinde koşulan araştırmaydı. Ve sonunda tarih sahnesine 23 yaşında genç bir kimyager olan Charles Martin Hall çıktı.

Reklam

Charles Martin Hall'in fotoğrafı
Charles Martin Hall

Charles Hall, henüz öğrenciyken alüminyum hakkında bir konferansa katılmıştı. Konferansı veren Profesör Frank Fanning Jewett konuşmasının bir yerinde şu cümleyi kurmuştu:

“Herhangi biriniz alüminyumu ticari ölçekte üretebilecek bir yöntem keşfederse, sadece dünya için büyük bir hayır işlemekle kalmaz aynı zamanda büyük bir servete sahip olursunuz.”
Profesör Jewett

Öyle de oldu. Bu sözlerden çok etkilenen ABD’li kimyager Charles Hall, tüm lisans hayatını alüminyumu ayırmaya çalışarak geçirmiştir. Fakat diğer yüzlerce bilim insanı gibi o da bu konuda her seferinde başarısız oluyor ama vazgeçmiyordu.

Sonunda 1886 yılında alüminyum bileşikli bir sıvı yoluyla el yapımı bataryalardan elektrik geçirdi. Akımdan gelen enerji sıçramaya yol açtı ve bir anda saf metali serbest bıraktı. Böylece dakikalar içinde tankın tabanında saf alüminyum külçeler birikmeye başladı. Bu işlem yalnızca ucuz ve kolay değildi, aynı zamanda devasa tanklarda da laboratuvarda olduğu kadar iyi sonuç veriyordu.

Profesör Jewett bu genç dahi için “En büyük keşfim bir insandı” demişti. Evet, periyodik tablodaki hiyerarşi dünyasını alt üst eden, tüm kartları tekrar dağıtan isim henüz yalnızca 23 yaşındaydı.

Hall, bu keşfin hemen ardından Alcoa adında bir şirket kurdu ve bu tarihteki en başarılı girişimlerden biri oldu. Bu keşif sayesinde en kısa sürede en çok para kazanan insanlardan biri oldu.


Alcoa görseli
Alcoa hala alüminyum üreten en başarılı şirketlerden biridir

Alüminyum böylece, demirin tarih öncesi çağlardaki keşfinden sonra en yaygın olarak kullanılan ikinci metal haline gelmiştir. Alüminyum kralların sofrasındaki yerini bir anda kaybetmiş, hepimizin dolabında bulunan konserve kutularının zırhı haline gelen sıkıcı bir madde olmuştur.

Kaynakça ve İleri Okuma

Charles Martin Hall. (2021, February 21). Retrieved February 22, 2021, from https://en.wikipedia.org/wiki/Charles_Martin_Hall

Kean, S. (2011). The disappearing spoon and other true tales of madness, love, and the history of the world from the periodic table of the elements. London: Black Swan.

Vlasov, L. N., & Trifonov, D. N. (1977). 107 stories about chemistry. Moscow: Mir.

Kullanılan görsellerin kaynaklarına, görsellerin üzerine tıklayarak ulaşabilirsiniz.

Bize Destek Olmak İster Misiniz?

  • Dilerseniz Patreon hesabımız üzerinden bize aylık veya tek seferlik bağış yaparak destekte bulunabilirsiniz.

Bağış Yapmak İstiyorum!

Mete Esencan

Herkese merhaba! Ben Mete Esencan. ODTÜ Kimya Bölümü yüksek lisans öğrencisiyim. Temel bilim eğitimi sırasında edindiğim araştırma bilgisini ve üç yıl boyunca yönetiminde bulunduğum ODTÜ Kimya Topluluğu’nda kazandığım yöneticilik tecrübesini birleştirerek bir platform kurmayı planlamaktaydım. Bu amaçla 2021 yılının Şubat ayında ilk adımı atıp bilim, sanat ve felsefe üzerine sohbet edercesine yazılar yazabileceğimiz bir platform olan Doğa Filozofu’nu kurdum. Herkese keyifli okumalar dilerim!

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu